بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَكَانُواْ يَقُولُونَ أَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَٰمًا أَءِنَّا لَمَبْعُوثُونَ ٤٧

Ve diyorlardı ki: Öldüğümüz ve bir toprak, bir yığın kemik olduğumuz vakit mi? Cidden biz mi mutlak ba's olunacakmışız?

– Elmalılı Hamdi Yazır

أَوَءَابَآؤُنَا ٱلْأَوَّلُونَ ٤٨

Ya evvelki atalarımız da mı?

– Elmalılı Hamdi Yazır

قُلْ إِنَّ ٱلْأَوَّلِينَ وَٱلْءَاخِرِينَ ٤٩

De ki: Muhakkak bütün evvelîn ve âhirîn.

– Elmalılı Hamdi Yazır

لَمَجْمُوعُونَ إِلَىٰ مِيقَٰتِ يَوْمٍ مَّعْلُومٍ ٥٠

Lâbüd cem olunacaklar mikatına ma'lûm bir günün.

– Elmalılı Hamdi Yazır

ثُمَّ إِنَّكُمْ أَيُّهَا ٱلضَّآلُّونَ ٱلْمُكَذِّبُونَ ٥١

Sonra siz, ey sapgın münkirler!

– Elmalılı Hamdi Yazır

لَءَاكِلُونَ مِن شَجَرٍ مِّن زَقُّومٍ ٥٢

Lâbüd yersiniz de bir ağaçtan, zakkumdan.

– Elmalılı Hamdi Yazır

فَمَالِـُٔونَ مِنْهَا ٱلْبُطُونَ ٥٣

Doldurursunuz da karınlarınızı ondan.

– Elmalılı Hamdi Yazır

فَشَٰرِبُونَ عَلَيْهِ مِنَ ٱلْحَمِيمِ ٥٤

İçersiniz de üstüne o hamîmden.

– Elmalılı Hamdi Yazır

فَشَٰرِبُونَ شُرْبَ ٱلْهِيمِ ٥٥

İçersiniz hüyam illetine tutulmuş kanmak bilmez develer gibi.

– Elmalılı Hamdi Yazır

هَٰذَا نُزُلُهُمْ يَوْمَ ٱلدِّينِ ٥٦

İşte bu onların konuklukları o din günü (ceza günü).

– Elmalılı Hamdi Yazır

نَحْنُ خَلَقْنَٰكُمْ فَلَوْلَا تُصَدِّقُونَ ٥٧

Biz, yarattık sizi hâlâ tasdik etmiyecek misiniz?

– Elmalılı Hamdi Yazır

AYARLAR
Okuyucu